16 Temmuz 2012 Pazartesi

Bir Elmanın İki Yarısı ( Gerçekten yaşanmış,olağanüstü olaylarla dolu kocaman bir hayat..Bölüm:1..Yazan: L.D)

Her Cuma,o şehrin tam merkezinde bir pazar kurulurdu.Çevre köylerden kasabalardan akın akın insanlar bu pazara gelirler,ihtiyaçlarını görürler,tanıdıkları ile karşılaşırlar,üç beş sohbet ederlerdi..Bir başka özelliği daha vardı bu pazarın..Özellikle genç delikanlılar ve genç kızlar en güzel elbiselerini giyerler ve pazara gelirlerdi..sağ taraftaki sokaktan küçük patikalarla kaplı geniş bir alana çıkılırdı.."Dana derimi" denilen bu yerde gençler birbirini beğenir ve mutlu sonlarla biten,yeni başlangıçlar yapılırdı..
 Aylardan Eylüldü..Öylesine güzel ve serin bir hava vardı ki..Güneş adeta Sonbaharın bütün sarı renklerini üzerinde toplamış,"hala genç ve güzelim" dercesine gökyüzünde tüm haşmetiyle parlıyordu..Hanife büyük bir heyecanla saçlarını tarıyor,bir taraftan da aynada hayranlıkla kendini seyrediyordu..Gerçekten de kendisine hayran olmakta haklıydı..Derin siyah gözleri,madenden yeni çıkmış,ışıl ışıl parlayan iri kömür parçalarını andırıyordu..Kara yılan gibi kuzguni örükleri,esmer teninden aşağılara doğru inen birer kırbaç gibiydi iki tarafında da.Geçen hafta pazarda,hem kendisine bakıp,hem de  üzüm yiyen delikanlı aklına geldi birden..Ne kadar da yakışıklıydı..Uzun boyu,sarı saçları ve ela gözleri ile adeta eski zamanların aslan savaşçılarına benziyordu..Acaba bu hafta da görebilecek miydi pazarda o yakışıklı delikanlıyı..
 Annesini sesiyle irkildi aniden..Kendisini çağırıyordu..At arabasını hazırlamış ve acele etmesini söylüyor,bir taraftan da yumurta sepetlerini koyuyordu..Hanife aceleyle hazırlıklarını tamamladı,bu hafta daha güzel olmalıydı..Yanaklarına hafif kiremit tozu sürdü..Biraz da sıktırdı..Her iki dudağını da dişleri ile hafif hafif ısırdı..Böylece daha bir güzellik geldi yüzüne..
Pazara geldiklerinde vakit öğleye yaklaşıyordu..Hemen,her zamanki yerlerine geçtiler..Annesi getirdiği yumurtaları amcasının pazar tezgahının yanına koydu..Sonra arka taraftaki taburelere oturup,biraz dinlendiler..Ama Hanife'nin gözleri geçen haftaki üzüm satan adamın tezgahındaydı..O yakışıklı çocuk gelecek miydi ki bu hafta da..Birden karşıdan bir toz bulutu göründü..Yaklaştıkça bunun bir atlı olduğunu farketti..Daha da yaklaştığında,atın üzerinde heykele benzeyen o yakışıklı genç adamı gördü..Kalbi yerinden fırlarcasına çarpmaya,yüzünden kan çekilmeye ve elleri titremeye başlamıştı..Annesi kızının bu haline görünce, hasta olup olmadığını sordu..Hanife konuşamıyordu bile..Tek bir noktaya kilitlenmiş öylece atlıya bakıyordu.Atını az ilerideki ahıra bağladı genç adam..Sonra ağır ağır tüm heybetiyle üzümcünün yanına geldi..Onun da gözleri tek bir sabit noktaya bakıyordu..Sanki o kocaman ve insan kaynayan pazarın ortasında sadece ikisi vardı ve tüm dünya durmuştu..Hanife'nin annesi, kızının baktığı tarafa doğru başını çevirdiğinde,durumu anladı ve "gençtirler,tanışmak isterler belki" diye, Hanife'ye izin vererek biraz dolaşmasını ve hava almasını önerdi..Hemen toparlanan genç kız, arka sokaktan patikalara çıktı..Arada sırada arkasına bakıyor genç çocuğun gelip gelmediğini kontrol etmek istiyordu..Ama gelmiyordu işte..!! Ne yapmalıydı,acaba,geriye dönüp onu uzaktan da olsa seyretmeli miydi tekrar..Bu düşünceler içindeyken yeşil meydana vardı..Arkasından bir elin ona dokunduğunu ve ürperdiğini hissetti..Başını çevirdiğinde genç adamın ela gözlerinin içinden fışkıran büyük bir sevgi yoğunluğu ile baktığını gördü..İçinin ılık ılık eridiğini hissetti..Sanki yüzyıldır beraberlermşcesine büyük bir özlemle birbirlerini kucakladılar ve öylece beş on dakika kaldılar..Sonra elele tutuşarak yeşil çimenlerin üzerine oturdular..Bu arada başka genç çiftler yanlarından gelip geçiyor ve herkes büyük bir mutlulukla birbirlerinin ellerini tutuyorlardı..Hanife genç adamın adını sordu ilkin..Hasan olduğunu öğrendi..Kömür çıkarılan ilçeye çok yakın bir köydendi kendisi..henüz 19 yaşındaydı..Kendisinden bir yaş büyüktü yani..Neredeyser yaşıt sayılırlardı..Hanife de kendisinden bahsetti biraz..Babasının köyde imam olduğunu,annesinin de bahçelerinde yetiştirdiği sebzeleri ve sarı tavuğun yumurtalarını satarak aileye katkıda bulunduğunu,kendisinden başka iki erkek kardeşi olduğunu, ama onların evli olduklarından falan bahsetti..Hasan'da ailenin küçük oğluydu..Bir ağabeyisi vardı,evliydi ama hep beraber oturuyorlardı..Böyle böyle konuşurken,Hanife'nin köyden bir arkadaşı gelip de, annesinin kendisini çağırdığını söyleyene kadar vaktin nasıl geçtiğini anlayamadılar..Bir hafta sonra yine burada buluşmak üzere söz verip birbirlerinden ayrıldılar..Genç kız annesinin yanına gittiğinde epeyce azar işitti..Fakat Hanife'nin pek umurunda değildi annesinin kızması..Tatlı bir türkü tutturmuş,mutluluktan uçuyordu adeta..Eve geldiklerinde hava bir hayli kararmış,babası akşam ezanını okuduktan sonra merakla yola çıkmış,kendilerini bekliyordu..
Annesi hiçbir şey söylemeden mutfağa geçerek hemen bir çorba yapmaya koyuldu..Bba da arabayı boşaltıp,atların karınlarını doyurduktan sonra içeriye girdi..Hanife hala rüyada gibiydi..Mutluluktan uçuyordu adeta..Annesinin ve babasının kendisini israrla çağırmalarını duymadı bile..Yatağının üzerine kendini bırakmış,derin hülyalara dalmış gitmişti..
 Babası sabah ezanını okurken, hergün onun sesiyle uyanmak çok büyük bir huzur ve güven veriyordu Hanife'ye..Annesinin çayı koymasını isteyen sesini duydu..Hızla yatağından kalktı.Yüzünü yıkadı..İki siyah örüğünü arkadan birleştirdi.Başına bir tülbent bağlayıp arka tarafa,mutfağa geçti..Babasının gelmesine yarım saat vardı.Çayı koydu,kahvaltı tepsisini hazırlarken, yine aklına dün pazarda yaşadığı o muhteşem dakikalar geldi.. Hasan'ın kendisine sevgiyle bakan ela gözleri geldi..Vücudunu derinden bir ürperti sardı..Bu bir hafta nasıl geçecekti yarabbim..
 Kahvaltıya oturduklarında saat 6 ya geliyordu..Başka mahallelerden gelen diğer horozların sesi, kümeslerindeki kırmızı horozun bağırışına cevap veriyordu adeta..Acaba ne demek istiyorlardı kendi aralarında..Hanife bu soronon cevabını beş yaşından itibaren bir türlü bulamamıştı..Kaç kere ağabeyilerine ve arkadaşlarına sorduysa, hepsi de gülüp geçmişlerdi kendisine..
Babasının sesiyle irkildi birden..Hasta olup olmadığını,dün akşam yemeğe niçin gelmediğini falan soruyordu..Pazarda çok yorulduğunu,uyuyup kaldığını söyleyerek babasının sorularını geçiştirdi..Ama annesinin sorusu kafasının içinde tokmak etkisi yaratmıştı..Yeşil meydanlıkta niçin çok fazla oyalandığını,bu yüzden geciktiklerini ve babasının merak içinde kaldığını azarlar bir şekilde Hanife'ye soruyordu..Aslında annesinin sormak istediği başka birşeydi ,bunu kocasıyla da paylaşmıştı besbelli..Ama Hanife'den duymak istiyorlardı her ikisi de..Yeşil meydanda bir arkadaş bulup bulmadığını merak ediyorlardı..Üzümcüdeki o yakışıklı çocuğun, dün aniden ortadan kayboluşuyla annesi biraz tahmin ediyordu gerçi..
 .Eğer anne ve babasına söylerse,onlar bu durumu olgunlukla karşılayacaklar,belki de en kısa zamanda Hasan'la kendisini evlendireceklerdi..Bu düşünceler içindeyken, annesinin biraz daha sert, ikinci sorgu dolu sesini duydu..Hanife şimdi kafasından geçen onlarca cevaptan hangisini vereceğini şaşırmış bir şekilde kıvranırken,kendisinin bile tanıyamadığı içinden gelen garip bir sesle annesine cevap verdi..Evet dün patikalı meydanda üzümcüdeki o yakışıklı çocukla tanışmışlardı..Anne ve babası birbirlerinin yüzüne baktılar..Sonra babası sevgi dolu,yumuşak bir sesle bu çocuğun hangi köyden olduğunu ve kimlerden olduğunu sordu..Hanife dünkü o çok kısaymış gibi görünen zamanda Hasan'la neler konuştuklarını,köyünü ve ailesini kısaca anne ve babsına anlattı..O anlatırken babsının yüzünün gerildiğini,annesinin ise kaşlarının çatıldığını görebiliyor ve buna bir anlam veremiyordu..
Hanife'nin konuşmaları bittikten sonra üç beş dakika bir sessizlik oldu..Derken sessizliği annesi bozdu..Ve o çocukla asla bir daha görüşemeyeceğini çünkü onun ailesi ile çok eskiye dayalı bir meseleleri olduğunu ve bu yüzden arada husumete varan bir küslük olduğunu söyledi..Annesi konuşurken,babası da onu desteklercesine başını sallıyordu..Genç kızın başından aşağı kaynar suların döküldüğünü hissetti..Böyle birşey imkansızdı..Onu değil hiç görememek,bir hafta bile nasıl geçecek,onun hesaplarını yapıyordu..Ağlayarak odasına gitti..sabaha kadar da nasıl bir haber uçursa da durumu sevdiğine ulaştırsa,hep bunları düşündü..Vücudu ve zihni bitkin düştü..Babasının sabah ezanı sesiyle uyuyakalmıştı..Cumaya iki gün vardı..Komşularının kızı o gün evlerine geldi..Çocukluktan beri arkadaştılar..Birbirlerinin her sırrını bilirler ve kimselere söylemezlerdi..Annesi dışarıda hayvanlara yem verirken onlarda hanife'nin odasına girdiler ve fısıldayarak birbirlerine içlerini dökmeye başladılar..Tüm olanı biteni arkadaşına anlatırken,Hanife ağlıyordu..Ve kendisini bu hafta büyük bir ihtimalle pazara götürmeyecekti annesi..Oysa tüm bu olanı biteni,evlenmelerinin imkansızlığını Hasan'a anlatmalıydı..Çaresizlik içinde kıvranırken arkadaşı bir fikir söyledi..Küçük bir mektuba istediklerini yazıp,kendisine vermesini söylüyordu..Pazara gittiğinde Hanife'nin o mektubunu Hasan'a iletecekti..genç kız buna o kadar çok sevindi ki,arkadaşını öpücük yağmuruna tuttu..Akşam düşünerek yazacağını,sabahleyin mektubu getireceğini söyledi arkadaşına..
gece olmuştu..Annesi ve babası,akşam yemeğinden sonra odalarına çekilip uykuya daldılar..Hanife kıstığı lambanın ışığını biraz daha açtı..Kağıt kalemi gündüzden hazırlamıştı zaten Ve yazmaya koyuldu..Tüm sevgi sözcüklerini sıraladıktan sonra,durumlarının ne kadar imkansız olduğunu bahsetti mektubunda..Yazmasını bitirdiğinde saat gece yarısını çoktan geçmişti..Lambanın ışığını tekrar kısarken,büyük bir huzur içindeydi.. Ertesi gün kahvaltıdan önce arka taraftaki tuvalet kısmından dolanarak,usulca arkadaşının evine gitti..Onlar da babası ile arabayı hazırlıyorlardı..Bahçe tuvaletlerini arada sadece bir çit ayırıyordu..Hanife o çitlerdeki çalılıkları özellikle hışırdattı..Allahtan sadece arkadaşı duydu ve tuvalet tarafına doğru yöneldi...Kalbi küt küt atıyordu..Arkadaşı yanına geldiğinde hazırladığı mektubu onun eline sıkıştırdı ve hiçbir şey demeden usulca ayrıldı..Arkadaşı mektubu koynuna soktu,babası şüphelenmesin diye,tuvaletin kapısını usulca açıp sonra hızlıca dışarıdan kapattı..Ve arabanın yanına doğru gitti..
Hanife evin ön tarafına dolaştığında annesi eşeğini hazırlıyordu..Bu hafta tek başına gideceği için fazla bir şey götürmeyecekti pazara.,elinde çay bardağı ile babası kapıda göründü..Son yudumu bir dikişte içtikten sonra,boş bardağı içeriye götürmesi için Hanife'ye verdi ve karısına yardım etmeye koyuldu..
 Genç kız o gün akşamı nasıl ettiğini bilemedi..Arkadaşının getireceği cevap mektubunu çok merak ediyordu..Uzaktan bir toz bulutu göründü..Yaklaştıkça bunun komşularının arabası olduğunu anladı..İçeriye girdi..Annesi eşekle gittiği için biraz daha geç gelirdi,arkadaşı da bu arada nasıl olsa onun yanına gelirdi..Onun için içeride beklemesi daha doğru olurdu..
Biraz sonra kapı çalındı,hemen kapıya koştu ve arkadaşını içeriye aldı..Kız elindeki kağıt parçasını ona uzattı..Hanife bir solukta okudu kağıtta yazılanları..Gelecek hafta mutlaka annesinin gönlünü ederek pazara gelmesini söylüyordu genç adam,mektuptaki yazısında..Arkadaşı belli ki göz gezdirmişti mektuptaki yazılanlara,muzip muzip gülmesinden belliydi..Gün içindeki karşılaşmalarını,Hasan'a mektubu verdikten sonra,o okurken yüzünün sinirli bir şekilde asıldığını falan bir solukta anlattı Hanife'ye..Bu arada uzaktan eşek anırmaları gelmeye başladı..Arkadaşı hemen arka taraftan dolanarak gitti..Hanife'de annesini karşılamak için bahçeye çıktı..Bu hafta annesini hiç kızdırmamalıydı..Her dediğini yapmalıydı ki,annesi onu gelecek hafta pazara götürsün..Zaten gündüzden yemekleri yapmıştı.Şimdi bütün güler yüzlülüğü ile annesine hoş geldin dedikten sonra,eşeği ahıra bağlamaya bizzat kendisi götürdü..Daha önce hiç böyle yapmamıştı..Annesi bundan büyük bir mutluluk duyarak kızına bir aferin çekti..
(Devamı gelecek....L.D)

Bambu Ağacı

Çin' deki Bambu ağacının yetişmesi hayat felsefesi için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekil...