15 Ocak 2012 Pazar

MUCİZENİN FİYATI...

1 Dolar Onbir Sentin Hikayesi..
Küçük bir kız yatak odasına gitti ve gömme dolaptaki gizli yerinden cam bir reçel kavanozu çıkardı. Tüm bozuk paraları yere döktü ve onları dikkatle saydı.Üç kere saydı.Hata yapma şansı yoktu.Madeni paraları kavanoza dikkatle geri koydu ve kapağı kapattı,arka kapıdan gizlice çıktı ve 6 blok ilerideki kapısının üzerinde Yerli Şefin büyük kırmızı işareti olan Rexall eczanesine doğru yola koyuldu.Eczacının dikkatini ona vermesi için sabırla bekledi, ama eczacı o anda çok meşguldü. Tess bir sürtme gürültüsü yapmak için ayağını döndürdü. Hiçbir şey olmadı. Yapabileceği en gürültülü ses ile boğazını temizledi. Faydası olmadı.Sonunda kavanozdan bir çeyreklik çıkardı ve onu cam tezgahın üzerine çarptı. İşe yaramıştı ! "Ne istiyorsun?" diye sordu eczacı, kızgın bir ses tonu ile. "Şikago'dan gelen, asırlardır görmediğim erkek kardeşim ile konuşuyorum ve sen dikkatimi dağıtıyorsun" dedi 
"Evet, ben de size erkek kardeşimden bahsetmek istiyorum" diye yanıtladı küçük kız, aynı kızgın ses tonu ile. "O gerçekten, gerçekten çok hasta ve ben bir mucize satın almak istiyorum".
"Pardon ?" dedi eczacı.
"Onun adı Andrew ve başının içinde giderek büyüyen kötü bir şey var ve babam sadece bir mucizenin onu kurtarabileceğini söylüyor. Bir mucizenin fiyatı ne kadar?"diye sordu Tess eczacıya
"Burada mucize satmıyoruz, küçük kız. Üzgünüm, ama sana yardım edemem" dedi eczacı, biraz yumuşayarak.
"Dinleyin, onu ödeyecek param var. Eğer yetmezse, kalanını getiririm. Sadece bana fiyatını söyleyin."
Bütün bu konuşmalara kulak misafiri olan eczacının kardeşi, iyi giyimli adam,öne doğru eğildi ve küçük kıza sordu, "Kardeşinin ne tür bir mucizeye ihtiyacı var?"
"Bilmiyorum," diye yanıtladı Tess, gözleri sulanarak. "Sadece onun gerçekten hasta olduğunu biliyorum ve annem onun bir ameliyata ihtiyacı olduğunu söylüyor. Ama babamın bunu ödeyecek parası yok, onun için paramı kullanmak istiyorum."
"Ne kadar paran var?" diye sordu Şikago'dan gelen adam.
"Bir dolar ve on bir sent" diye yanıtladı Tess, ancak duyulabilir bir sesle. "Ve bu sahip olduğum tüm para, ama eğer lazımsa biraz daha getirebilirim."
"Evet, ne tesadüf" diye gülümsedi adam."Bir dolar ve on bir sent - küçük kardeşin için bir mucizenin tam ücreti.Bir eli ile parayı aldı, diğer eli ile kızın elinden tuttu ve "Beni yaşadığın yere götür" dedi. "Kardeşini görmek ve anne baban ile tanışmak istiyorum. Gereksinim duyduğunuz mucizeye sahip olup olmadığımıza bir bakalım."
Bu iyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong idi, nöro-cerrahide uzman bir cerrah.Ameliyat ücretsiz yapıldı ve Andrew'in eve dönmesi ve iyileşmesi uzun sürmedi. Anne ve baba onları buraya kadar getiren olaylar zinciri ile ilgili mutlu şekilde konuşuyordu."Bu ameliyat gerçek bir mucize" diye fısıldadı annesi. "Ameliyatın maliyetini merak ediyorum"
Tess gülümsedi.O, bir mucizenin fiyatının ne olduğunu tam olarak biliyordu..Bir dolar ve on bir sent...(Alıntı) (Bloğunda yazıp,yeniden düzenleyen:Leyla Değirmenci)

Hayat, birbirinden etkilenen olaylar zinciridir...Bu zincirler doğru kullanıldığında herkes için mutlu bir yaşama dönüşür..(L.D)


Ufak bir tebessüm nasılda güzel olaylara sebep olur bazen..
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu.
Bu hava içinde, yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.Hemen bir not yazdı ve yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki her öğle yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki.İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonrabir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.Öyle neşeliydi ki bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce kucağına alıverdi.
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu.Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.
Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı.Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki,önce fakir adam uyandı sonra bütün apartman halkı.Anneler babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar.
Bütün bunların hepsi beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.(Alıntı)
 (Bloğunda yazıp,yeniden düzenleyen:Leyla Değirmenci

İçinizdeki umut ışığının hiçbir zaman sönmemesi dileği ile....:))

4 Mumun Hikayesi
Bir odada dört mum sessizce yanıyordu. O kadar derin bir sessizlik hüküm sürüyordu ki,fısıltı şeklindeki konuşmaları bile rahatlıkla işitilebiliyordu.
1. Mum "ben BARIŞIM!" dedi. Ancak kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafima ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor. Artık sönmek üzereyim..Ve sessizce karanliğa gömülüverir...
2. Mum "ben ÖĞRETMENİM" der. Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum.Yanık kalmamın da bir kıymeti kalmadı, diye eklerken hafif bir esinti ışığını söndürüverir.
3. Mum çok üzgündür. "ben SEVGİ'yim" ama etrafıma ışık verecek gücüm kalmadı.İnsanlar beni hep kenara itiyorlar.Kendilerine en yakın olanları bile sevmemeye başladılar. Sessizce söner gider Sevgi mumu...
O sırada içeri aniden bir çocuk girer.3 mumun söndüğünü görünce sebebini sorar ve niçin sonuna kadar yanmadıklarına hayıflanarak ağlamaya başlar.
4. Mum, yumuşak ve yatışıtırıcı sesi ile çocuğa ağlamamasını söyler. "Korkma ben etrafıma ışık saçtığım sürece diğerleri yeniden yanarlar ve onlar da aydınlatmaya devam ederler. Zira ben UMUD'UM !" Gözleri parlayan çocuk umut mumunu alır ve diğerlerini sevgiyle teker teker yakar.
İçinizdeki umut mumunun saçtığı ışığı asla söndürmeyin.Küçük çocuk gibi diğer sönmek üzere olan üç mumun da sürekli yanık kalmalari için çaba harcayın..(Alıntı)

KUM VE TAŞIN SIRRI


İki arkadaş çölde yürümektedir.
Yolculuğun bir noktasında bir tartışma olur ve biri diğerine tokat atar.
Tokadı yiyenin canı acır ama bir şey söylemeden kuma şöyle yazar:
“BU GÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİ TOKATLADI”
Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve suya girmeye karar verirler.Tokadı yiyen bataklığa saplanır ve boğulmak üzereyken arkadaşı kurtarır.Kurtulduktan hemen sonra bir taşa şöyle yazar:“BU GÜN EN İYİ ARKADAŞIM HAYATIMI KURTARDI”
Tokadı atan ve hayat kurtaran sorar:“Canını acıttığımda kuma yazdın, neden şimdi taşa ?
Diğeri cevaplar“Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı silebilsin, ama eğer biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız onu hiçbir rüzgar silemesin.
Özel bir kimseyi bulmak 1 dakika alır, unutmak ise bir ömür...(Alıntı) 

ANNE-BABA üzerine bir hikaye...



ONLARA SAKIN ÖF BİLE DEME



Kapıyı sinirle açtı. Sertçe kapattı. Okul çantasını ayakkabılığa doğru fırlattı.... Ayakkabılar yere düştü. Boş ver, diye düşündü, nasıl olsa annem toplar. Odasına gitti. Sabah okula giderken, dağınık bıraktığı odasını,   tertemiz ve toparlanmış olarak buldu. Keyfi yerine gelmişti. Annesinin mutfaktan sesi geliyordu. Yanına gitti.
  Annesi, çocuğunun gelip sarılmasını bekledi. Tüm gün onun okuldan gelmesini bekliyordu.Oysa çocuk,
- Anne karnım çok aç dedi yemek yiyip hemen dışarı çıkacağım.
  Annesi,
- Oğlum daha yeni geldin, yemeğini ye, ödevlerini yap, biraz dinlen,ondan sonra çıkarsın.
Çocuk annesinin söylediklerini duymazdan gelerek ayak üstü bir şeyler atıştırdı.
-'Dur oğlum,yemek hazırlayayım bari' demeye kalmadan çocuk koşarak odasına gitti.Formalarını aramaya koyuldu. Keyifliydi. Kafasında atacağı gollerin hesabını yapıyordu. Ama formalarını bir türlü bulamıyordu. Çekmecelerde yoktu. Dolabına baktı. Orada da yoktu. Peki neredeydi bu formalar ? Zaten eskimişti.
Sinirlenmeye başlamıştı. Koşarak odasından çıktı, mutfağa gidecekken annesini ayakkabıları düzeltirken gördü. Sinirle,
- Anne benim formalarım nerede diye çıkıştı. Niye ben aradığımı bulamıyorum.Kaç kere dedim benim eşyalarımı kurcalama diye .
Oysa,biraz önce odasına ilk girdiğinde, etrafın toparlanmış olduğunu görünce nasıl sevinmişti.Bu düşünceyi hemen aklından uzaklaştırdı.
- Oğlum çok dağınıktı odan dedi annesi.
-Nerede benim formalarım diye çıkıştı, çocuk yine.
Annesi yıkadım deyince of anne of,diye kükredi çocuk.
- Bana sormadan niye yıkıyorsun ki? Of anne of ya, diye söylenerek odasın gitti. Annesinin
- Ne bileyim oğlum bugün top oynayacağını dediğini duymadı.
Çocuk sinirden yerdeki topa bütün gücüyle vurdu,sandalye yere düştü.Annesi,kapıyı açıp odaya girerken, oğlum, dedi, ben sana yeni…
Cümlesini tamamlamadan çocuk annesini yüzüne kapıyı kapatıp, kilitledi yatağına girdi. Ağlıyordu. Arkadaşlarım şimdi ne güzel top oynayacak, diye düşündü. Annesine kızıyordu, -üstünü örttü.Gözlerini tavana dikti, uyukluyordu.
Tüm gün okulda koşuşturmaktan yorgun düşmüştü narin bedeni. Gözlerini kapadı. Farkında olmadan rüyalar alemine yolculuk etmeye başladı.
Beyaz bir bulutun üzerinde oturmuş, diğer bulutların arasında yolculuk ediyordu. Yeryüzündeki insanlar karınca gibi görünüyordu.Gülerek şarkı mırıldanıyordu.Hava açıktı ama tam karşıdan büyük kapkara bir bulutun geldiğini gördü.
Korkmaya başladı. Siyah bulut yaklaştıkça, ortasından etrafa ışıklar yayılıyordu. Çocuk, ne yapsam diye düşünürken, gördüğü şeyin ışık değil bir kelime olduğunu fark etti.ONLARA sözcüğünü okudu. Artık hem korkuyor hem de bu üzerine doğru yaklaşan bulutun üzerinde ne yazdığını merak ediyordu. SAKIN sözcüğünü gördü. Artık siyah bulut iyice yaklaşmıştı, neredeyse üzerinde oturduğu buluta çarpacaktı.
OF BİLE DEME cümlesini okudu.
ONLARA SAKIN ÖF BİLE DEME.
Siyah bulut büyük bir gürültüyle çocuğun yanından geçip gitti.Ter içinde uyandı.Saate baktı, yaklaşık iki saat uyumuştu,oysa her şey bir kaç saniye sürmüş gibiydi.Alnında biriken terleri sildi.
Geçen gün babasının kendisine anlattığı hikayeyi hatırladı.Koşarak odasından çıktı. Hiç bir şey söylemeden oturma odasındaki annesine koştu.Boynuna sarıldı.
-'Özür dilerim annecim',dedi.
Öptü.Çocuğun kokusunu duyumsamak ne güzeldi anne için.Annesi yastığın altından bir takım forma çıkardı.
-Bak dedi bunlar senin bugün aldım sana verecektim ama. .
Çocuk yeniden annesine sarıldı..Ağlıyordu...(Alıntı) (Alıntı)

Bambu Ağacı

Çin' deki Bambu ağacının yetişmesi hayat felsefesi için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekil...