15 Ocak 2015 Perşembe
14 Ocak 2015 Çarşamba
YAŞLI SAMURAY
Bir zamanlar, Uzakdoğu'da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, insanlar onu kimsenin mağlup edemediğine inanıyordu... Bir gün, yaşlı samurayın kasabasına, vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam, rakibini kışkırtma teknikleriyle tanınıyordu. Değişmez şekilde, kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır, sonra da en küçük bir hatayı affetmeden adeta bir rüzgar hızıyla karşı hücuma geçerek, mücadeleyi kazanırdı. Bu genç ve sabırsız savaşçı, hiç kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Bütün öğrencileri böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da, yaşlı savaşçı onun kavga davetini kabul etti. Herkes, kasaba meydanında toplandı.
Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı,yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraştı. Fakat, yaşlı adam hep sessiz ve hareketsiz kaldı. İkindiye geldiğinde durum değişmişti. Artık yorgun düşmüş, kibri kırılmış aceleci savaşçı, dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrencileri, hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı. Dayanamayıp sordular: "Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz? Neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kullanmadınız? Onun yerine, hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz? " Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi: "Birisi size bir hediye getirse ve siz de kabul etmezseniz, o hediye kime ait olur?", "Hediyeyi vermeye çalışana" diye cevap verdi öğrencilerden birisi. "Aynı şey kıskançlık, öfke ve hakaretler için de geçerlidir" diyerek, son noktayı koydu samuray. "Eğer kabul edilmezlerse, onlar taşıyana ait olmaya devam ederler." (yediveren yayınları)
Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı,yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraştı. Fakat, yaşlı adam hep sessiz ve hareketsiz kaldı. İkindiye geldiğinde durum değişmişti. Artık yorgun düşmüş, kibri kırılmış aceleci savaşçı, dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrencileri, hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı. Dayanamayıp sordular: "Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz? Neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kullanmadınız? Onun yerine, hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz? " Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi: "Birisi size bir hediye getirse ve siz de kabul etmezseniz, o hediye kime ait olur?", "Hediyeyi vermeye çalışana" diye cevap verdi öğrencilerden birisi. "Aynı şey kıskançlık, öfke ve hakaretler için de geçerlidir" diyerek, son noktayı koydu samuray. "Eğer kabul edilmezlerse, onlar taşıyana ait olmaya devam ederler." (yediveren yayınları)
EĞİTİM Mİ ÖNEMLİDİR, ASALET Mİ ÖNEMLİDİR..?(alıntı)
Padişah vezire sormuş:-Vezir..!
Söyle bana,Eğitim mi önemli soy sop mu..?
Cibilliyet padişahım.
Söyle bana,Eğitim mi önemli soy sop mu..?
Cibilliyet padişahım.
padişah memleketin her yerine tellallar
çağırtmış.
-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan
eğiticisine yüz
kese altın...Ve en iyi hayvan eğiticisi
padişahın huzuruna çıkarılmış. padişah
hayvan eğiticisine sormuş:
-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar
zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış.
zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış.
Padişah:
- Öğrettin mi?
- Öğrettim padişahım.
Saray erkanı toplanmış, kedi
elinde tepsi, servis yapmaya başlamış, tam
vezirin önüne gelmiş; padişah yine
vezire sormuş:"Eğitim mi..? Asalet mi..?"
Vezir padişahın sorusuna cevap vermeden
önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere
bırakmış. Kedi tepsiyi attığı gibi, farenin
peşinde koşmaya başlamış..Tabi ki altı aylık
eğitimde boşa gitmiş.Vezir ellerini iki yana
açarak cevap vermiş.
-Cibilliyettir padişahım..
(alıntı).
ÇÖP KAMYONU TEORİSİ
Kadın taksiye binmiş ve hava alanına gitmek istediğini
söylemişti. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği
yerden aniden yola önlerine çıktı
Şoförü çarpmamak için sert şekilde frene bastıTaksi kaydı, ama
diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu
Siyah arabanın sürücüsü camdan başını çıkarıp bağırmaya
ve küfretmeye başladıTaksi şoförü ise gayet sakin ona gülümsedi
ve içten bir şekilde el salladı Kadın bütün bu olanları şokunu
yaşarken taksi şoförünün tavrına daha da şaşırmıştı Sordu Neden
böyle davrandınız Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de
hastanelik edecekti
Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek Çöp Kamyonu
Kanunu dedi Kadın Çöp Kamyonu Kanunu diye sordu
anlamamıştıŞoför açıkladı Pek çok insan çöp kamyonu
gibidir Her
tarafta içleri çöp dolu olarak
dolaşıyorlar;kızgınlığı öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktiriyorlar
Ancak doldukça çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar
bazen ben bazen de siz olabilirsiniz Kişisel almayın Sadece
gülümseyin onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza
devam edin.Onların çöpünü alıp işyerinize evinize veya
sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın
Başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine
ve ellerine geçirmesine izin vermezlerHayat sabahları
pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla size iyi
davranan insanları sevin iyi davranmayanlar için iyi
temennilerde
bulunun Hayat %10 onunla ne yaptığınız, %90 onu nasıl
alıp karşıladığınızdır..(alıntı)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bambu Ağacı
Çin' deki Bambu ağacının yetişmesi hayat felsefesi için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekil...
.jpg)
-
Tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum. Yalnız Türkçe konuşabilir miyiz ? Üzgünüm, ben Arapça bilmiyorum da.. Kürşat dayım senin yalnı...
-
Fatih İlköğretim Okulu Mezunlarının ve öğretmenleri 20 yıl aradan sonra yeniden bir araya geldi. 20 yıl sonra bir ...
-
Yaşlı bir adamın patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Adamın sadece bir oğlu vardı fakat o da ha...