11 Aralık 2015 Cuma

YÜREKTEKİ YANIK

Genç kız, el aynasında makyajını kontrol etti; "-Gayet iyi." dedi. Güzelliğinden emindi.Çevresindeki erkeklerin pervane olmasından zaten biliyordu güzel olduğunu. Hayatın tadını çıkaran, rahat yaşayan biriydi.
Cep telefonu çaldığında, akşam arkadaşlarıyla hangi eğlence yerine gideceğine karar vermeye çalışıyordu. Telefondaki numaraya baktı, arayan annesiydi.
- Alo.kızım, nasılsın?
- İyiyim anne. Ne oldu
- Sana bir surprizim var.
- Surpriz mi?
- Evet.Çok eski bir arkadaşım, dostum şehrimize gelmiş..
- Eee kimmiş.
- Kim olduğu surpriz. Fakat, onu senin almanı istiyorum.
- Ben mi?
- Evet, senin iş yerine yakın olan parkı biliyormuş. Parka gitmesini ve seninle buluşmasını söyledim. Senin de parka gidip onu almanı istiyorum.
- Anne, ben böyle şeyleri sevmem, kendin halletsen.
- Kızım 1-2 saatlik bir işim var. Ayrıca seni bebekliğinden tanıyan bir arkadaşım. Seni görünce mutlaka çok sevinecektir.
- Amaaan. Peki peki. Nasıl tanıyacağım.
-Evden çıkarken üzerine giydiklerini tarif ettim.O parkta bazı oturaklar piknik masası şeklinde. Parkın sinema tarafı girişindeki ilk piknik masasına otur. O gelince seni bulacak.
-Tamam anne..tamam.
- Kızım senden her gün mü bir şey istiyorum.Üniversiteyi bitireli, hele de işe gireli bir fatura yatırmaya bile göndermedim.
- Hemen darılma, tamam dedim ya.
-O nasıl tamam demekse. neyse, hadi o zaman, izin al da çık, bekletme. Ben de işlerimi bitirip hemen geleceğim.
Genç kız, izin alıp çıktı.Kısa bir yürüyüşten sonra parka vardı. Bu parkta daha önce hiç oturmadığını farketti. Arkadaşlarıyla hep paralı,lüks eğlence yerlerine giderlerdi.
Annesinin tarif ettiği, girişteki ilk masayı buldu, boş olan kısmına oturdu. Masanın diğer tarafında bir köylü kadınla, küçük kız oturuyordu. Onlarla aynı yerde bulunmaktan utandığını hissetti. "-Annemin arkadaşı çabucak gelse de, şunlardan kurtulsam" diye düşündü.
Köylü kadın çekinerek seslendi;
- Afedersin kızım, bir şey sorabilir miyim?
"Kızım" diye seslenmesi iyice sinirlerini bozdu.
- Ne var, adres mi soracan! ..
Sert çıkış karşısında kadın sesini alçalttı;
- Hayır kızım, başka bir şey soracaktım.
- Sizin gibi cahiller ya adres sorar, ya para ister.
Köylü kadının kızaran yüzüne aldırmadı bile. O sırada şık ve lüks giyimli, orta yaşlı bir kadının uzaktan yaklaştığını gördü.
"-Nihayet." diye düşündü. Ayağa kalkıp kadını karşılamaya çalışırken, kadın yanlarından geçip gitti. Somurtarak geri oturdu.
Yanındaki küçük kıza daha sıkı sarılmış köylü kadının gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü gördü.Kadın gözyaşını saklamak için diğer tarafa dönünce bir yüzündeki büyük yanık izi göründü. Genç kız manalı manalı güldü;
- Bak kolayca gözyaşı dökebiliyorsun, yüzünde de çirkin bir yanık izi var. Burda ne bekliyorsun geç bir köşeye aç mendilini ağla. Fakat ağlamayla benden bir şey koparacağını sanma, tamam mı.
Kadın dayanamadı;
- Cahil deyip duruyorsun. Ne cahilliğimi gördün. Tanımadığım bir kadına, torununun yanında hakaret mi ettim! .- Oooo,laf yapmayı da biliyormuş
-Anlaşıldı kızım, sen üniversite bitirmiş, çok şey öğrenmiş olabilirsin ama insanlıktan sınıfta kalmışsın. Torunumu okutmak için uğraşacaktım. Fakat seni görünce vazgeçtim.
Yaşlı kadın, küçük kızı alıp masadan kalkarken, boşalan yere doğru şık giyimli bir kadın yaklaştı. Cevap vermek için hazırlanan genç kız zengin giyimli, şık kadını görünce uzaklaşan yaşlı kadına cevap vermekten vazgeçti. Yaşlı kadın geriye bakmaya çalışan küçük kızın başını eliyle engelledi.
Bir süre sonra, genç kızın annesi parkta yanına geldi.
- Merhaba kızım, Zeynep teyzen nerde?
- Kimse gelmedi anne. En son bir bayan geldi, yanıma oturdu. O da sadece dinlenmek için gelmiş biriymiş.
- Allah Allah! ... giyindiklerini çok iyi tarif etmiştim, seni nasıl bulamadı anlamadım. Yanında küçük bir kız olacaktı.
Genç kız bir an durakladı.
-Küçük bir kız mı?
- Evet
- Anne! . biz zengin, kültürlü insanlarız. Herhalde arkadaşın da zengin, kültürlü biridir, değil mi?
- Kültürsüz değil ama zengin değil.
- Sakın bana köylü bir kadın olduğunu söyleme.

- Köyden gelen kadına ne denir ki! ..
- Oh. iyi iyi, köylü kadınları karşılmaya beni gönderiyorsun.
- Kızım, o kadına bir borcumuz vardı. O zamanlarda borcumuzun karşılığı bir şey veremedik. ' - Gün gelir, bir ihtiyacım olduğunda, ben kapınızı çalarım'. Dedi ve işte bu gün kapımızı çaldı.
-Ne istiyormuş?
- Torununu okutmamızı istiyor. Baban şimdi arabayla gelip hepimizi alacak, kayıt için okula götürecek.
- Anne, o köylü kadına ne borcun olabilir ki, anlayamadım?
Annesi, kızının öfkeli ses tonuna dayanamadı;
- Kızım, sen bebekken biz köydeydik.
- Eee.
- Sana yıllar önce bahsetmiştim, köydeyken evimiz yandı, biz de inekleri,atları,tarlaları neyimiz varsa hepsini satıp köyden göçtük, demiştim.
-Evet, hatırladım.
- O yangınla ilgili bir ayrıntıyı, seni üzülebilir veya seni evde yalnız bıraktığımız için darılabilirsin korkusuyla anlatmamıştık.
- Herhalde şimdi anlatacaksın.
- Baban evde yoktu, ben de su doldurmaya köy pınarına gitmiştim. Lodos mu ne diyorsunuz, işte o rüzğar bazen ters esiyormuş, yukardan aşağı filan. Sen beşikte uyuyorken rüzğar bacadan içeri esince közler ocaklıktan tahtalara sıçramış, yangın başlamış. Pınar yerinden dumanları görüp koştuğumda alevler heryeri sarmıştı. Birazdan yıkılacak gibi görünen eve yine de girmek için atıldığım anda Zeynep teyzen kucağına seni almış olduğu halde dışarı fırladı. O sahneyi hiç unutamam; onun kucağından seni aldığımda o çığlıklar atıyordu.
- Niçin?
- Seni kurtarırken, sağ tarafı yanmıştı. Gelince görürsün sağ yanağında ağır bir yanık izi var. Çok acı çekti çook. Dur ağlama, seni bu kadar üzeceğini bilmiyordum. Tamam kızım, bak makyajın akıyor, ağlama..(alıntı)




30 Mart 2015 Pazartesi

Değişik yazarların yazdığı küçük hikayelerden alıntılar,tarihimizden süzülüp gelen atasözleri,deyimler,özdeyişler veya kendi yazdıklarımdan,gezdiğim yerlerin fotoğraflanmasından oluşan bir blogtur.. Leyla Değirmenci

4 Mart 2015 Çarşamba

İSTANBUL/ Dolmabahçe Sarayı

Değişik yazarların yazdığı küçük hikayelerden alıntılar,tarihimizden süzülüp gelen atasözleri,deyimler,özdeyişler veya kendi yazdıklarımdan,gezdiğim yerlerin fotoğraflanmasından oluşan bir blogtur.. Leyla Değirmenci

Üzüm, tansiyondan çağın vebası kansere kadar birçok hastalığa devadır......




Değişik yazarların yazdığı küçük hikayelerden alıntılar,tarihimizden süzülüp gelen atasözleri,deyimler,özdeyişler veya kendi yazdıklarımdan,gezdiğim yerlerin fotoğraflanmasından oluşan bir blogtur.. Leyla Değirmenci

14 Ocak 2015 Çarşamba

Çok sevdiğim şair..Cemal Süreya..:)


YAŞLI SAMURAY

Bir zamanlar, Uzakdoğu'da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, insanlar onu kimsenin mağlup edemediğine inanıyordu... Bir gün, yaşlı samurayın kasabasına, vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam, rakibini kışkırtma teknikleriyle tanınıyordu. Değişmez şekilde, kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır, sonra da en küçük bir hatayı affetmeden adeta bir rüzgar hızıyla karşı hücuma geçerek, mücadeleyi kazanırdı. Bu genç ve sabırsız savaşçı, hiç kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Bütün öğrencileri böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da, yaşlı savaşçı onun kavga davetini kabul etti. Herkes, kasaba meydanında toplandı.
Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona doğru taşlar attı,yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı. Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraştı. Fakat, yaşlı adam hep sessiz ve hareketsiz kaldı. İkindiye geldiğinde durum değişmişti. Artık yorgun düşmüş, kibri kırılmış aceleci savaşçı, dayanamayıp müsabaka meydanını terk etti. Öğrencileri, hocalarının bu kadar hakarete karşı tek kelime etmemesiyle hayal kırıklığına uğramışlardı. Dayanamayıp sordular: "Böylesi bir aşağılamaya nasıl dayanabildiniz? Neden kaybedeceğinizi bilseniz de kılıcınızı kullanmadınız? Onun yerine, hepimizi utandırarak korkaklığı seçtiniz? " Yaşlı samuray sükunetle şöyle dedi: "Birisi size bir hediye getirse ve siz de kabul etmezseniz, o hediye kime ait olur?", "Hediyeyi vermeye çalışana" diye cevap verdi öğrencilerden birisi. "Aynı şey kıskançlık, öfke ve hakaretler için de geçerlidir" diyerek, son noktayı koydu samuray. "Eğer kabul edilmezlerse, onlar taşıyana ait olmaya devam ederler." (yediveren yayınları)

EĞİTİM Mİ ÖNEMLİDİR, ASALET Mİ ÖNEMLİDİR..?(alıntı)

Padişah vezire sormuş:-Vezir..! 

Söyle bana,Eğitim mi önemli soy sop mu..?

Cibilliyet padişahım.

padişah memleketin her yerine tellallar 

çağırtmış.

-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan 

eğiticisine yüz 

kese altın...Ve en iyi hayvan eğiticisi 

padişahın huzuruna çıkarılmış. padişah 

hayvan eğiticisine sormuş:

-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar 

zamanda  öğretebilirsin?

-Altı ayda öğretirim padişahım.


Altı ay dolmuş, huzura alınmış.

Padişah:

- Öğrettin mi?


- Öğrettim 
padişahım. 

 Saray erkanı toplanmış, kedi 

elinde tepsi, servis  yapmaya  başlamış, tam 

vezirin önüne gelmiş;  padişah yine

vezire sormuş:"Eğitim mi..? Asalet mi..?" 

Vezir  padişahın sorusuna cevap vermeden 

önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere 

bırakmış. Kedi tepsiyi attığı gibi, farenin 

peşinde koşmaya başlamış..Tabi ki altı aylık 

eğitimde boşa gitmiş.Vezir ellerini iki yana 

açarak cevap vermiş.

-Cibilliyettir padişahım..

                                         (alıntı).

ÇÖP KAMYONU TEORİSİ


Kadın taksiye binmiş ve hava alanına gitmek istediğini 

söylemişti. Sağ şeritte yol alırken siyah bir araba park ettiği 


yerden aniden yola önlerine çıktı


Şoförü çarpmamak için sert şekilde frene bastıTaksi kaydı, ama 


diğer arabaya çarpmaktan kıl payı farkla kurtuldu


Siyah arabanın sürücüsü camdan başını çıkarıp bağırmaya 


ve küfretmeye başladıTaksi şoförü ise gayet sakin ona gülümsedi 


ve içten bir şekilde el salladı Kadın bütün bu olanları şokunu 


yaşarken taksi şoförünün tavrına daha da şaşırmıştı Sordu Neden 


böyle davrandınız Adam neredeyse arabanızı mahvedip ikimizi de 


hastanelik edecekti


Taksi şoförü gülümsemeye devam ederek Çöp Kamyonu 


Kanunu dedi Kadın Çöp Kamyonu Kanunu diye sordu 


anlamamıştıŞoför açıkladı Pek çok insan çöp kamyonu 


gibidir Her 


tarafta içleri çöp dolu olarak


dolaşıyorlar;kızgınlığı öfkeyi ve hayal kırıklığını biriktiriyorlar 


Ancak doldukça çöpleri bırakacak bir yere ihtiyaç duyuyorlar 


bazen ben bazen de siz olabilirsiniz Kişisel almayın Sadece 


gülümseyin onlar için iyi şeyler temenni edin ve yolunuza 


devam edin.Onların çöpünü alıp işyerinize evinize veya 


sokaktaki diğer insanlara dağıtmayın


Başarılı insanlar çöp kamyonlarının günlerini mahvetmesine 


ve ellerine geçirmesine izin vermezlerHayat sabahları 


pişmanlıklarla uyanmak için çok kısa, dolayısıyla size iyi 


davranan insanları sevin iyi davranmayanlar için iyi 


temennilerde 


bulunun Hayat %10 onunla ne yaptığınız, %90 onu nasıl 


alıp karşıladığınızdır..(alıntı)

Bambu Ağacı

Çin' deki Bambu ağacının yetişmesi hayat felsefesi için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekil...